17.11.2014

*Bekledik Bunu Çok Bekledik*



Ben hala EHF Şampiyonlar Ligi'nde bir maçın İstanbul'da oynanmasına, oynayan takımın bizim ligden olmasına, o maçı yerinden anlatmış olmama, 4000 civarı seyircinin gelmiş olmasına falan inanamıyorum.

Onu bırakın, dünya gözüyle Şampiyonlar Ligi galibiyeti gördüm. Kabul edelim, Alingsas bu sene Beşiktaş'ın yenebileceği tek rakip gibi gözüküyordu. Maç çok da parlak başlamadı açıkçası. Yaş ortalaması hayli yüksek olan Beşiktaş'a karşı maç boyu çok hızlı hücuma çıkan oyuncuları bayağı sıkıntı yarattı İsveçlilerin. Özellikle oyun kurucularının bile kanatlardan önce hızlı hücuma çıkabiliyor olması ve her seferinde doğru pas tercihleri ile önde götürdüler ilk bölümü. Maç başında Ozan, maçın ilk 15 dakikasından sonra da İvan Ninceviç skor üretmese, ya da Ninceviç şu ana kadarki maçlarda olduğu gibi tutuk olsa fark açılabilir, geriye koşamamak iyice sorun haline dönüşebilirdi. Kaldı ki, özellikle hücumda tıkandıktan sonra Beşiktaş'ın gardı diğer takımlara oranla daha hızlı düşüyor. Ya da şöyle özetleyeyim, Beşiktaş yaş ortalaması yüksek bir takım, geri dönmekte zorlanıp, hızlı hücumdan fazla gol yiyor. Ayrıca fark açıldığında bozulan moralleri diğer takımlara göre daha geç topluyor. Birinci sebep takımın bu seviyede az maç yapmış olması, diğeri de zaten hızlı hücumdan çok gol yemek. Burada Yunus'un çıkaracağı fazladan toplar takımı maç içinde tutar. Bu arada yeni transfer Zrniç beklediğimden daha fitti, ki attığı çevirmeyle ben de koltukta döndüm. Özellikle ekonomik kullanılırsa iki kanadı da maç kazandırabilir artık Beşiktaş'ın.

Şimdi tuhaf bir nokta var, ben gaza geldim. Dört gün sonra Ninceviç bir dokuz gol daha atsa, yapılacak maçı Beşiktaş kazansa, ki mümkün, sonra içeride Wisla Plock'u yense? Yok yok, bu sene gaza gelmek yok.

***Diğer***

- Hafta sonu Ankara Yenimahalle İssy Paris deplasmanından 3 fark yiyerek döndü. İkinci maç için bayağı büyük avantaj. Norveçli Oftedal kardeşler ve atletik Fransız oyuncuların oynadığı bir takıma karşı ikinci maç için daha iyi skorla dönülmezdi.

- Ardeşen Koszalin'le ilk maçına 22'sinde çıkıyor. Niye öyle bilmiyorum ama Kozsalin sadece 13 oyuncu bildirmiş EHF'ye. Ardeşen favori bence. Ancak şu bir gün arayla tek salonda oynanan, bir takımın eşleşmeye ev sahipliği yaptığı turları hiç sevmiyorum. Çok kötü duruyor. Bu arada İzmir BŞB'de Gorodniçanka'dan 13 fark yemiş ilk maçta. Herhalde çok kötü maç oldu ki eurohandball'in sitesi detayları göstermeyip hata veriyor.

- Ankara cepesinde erkeklerde de Challenge'da hafta sonunda İl Özel İdare ve B.B. Ankaraspor'un maçları var. Belediye Zaporojye, İl Özel İdare Differdange'la oynayacak. Dengeli, geçilebilir eşleşmeler gibi görünüyor, ki hazır bu kadar gaza gelmişken Türk hentbolu, waxınıza kuvvet.

Foto: AA (bunu hep yapmak istemişimdir)




1.10.2014

İlk Hafta Sonrası


Grup öncesi değerlendirmemde ilk maç için tek bir şey söylemiştim; “keşke ilk maç içeride olsaydı”.

Olsa, en azından başlarda yakın giden, sonrasında Ramazan'ın şutlarını çözen Corrales'in saçma sapan kurtarışlarla yıldızlaştığı ve Beşiktaş'ın ilk devresinde altı gol atabildiği bir maç değil de, Beşiktaş taraftarının desteğiyle ilk yarısı 1-2 farkla biten ve yakın giden bir maç olurdu. Tabii bunu hiçbir zaman bilemeyeceğimiz için rahatça sallıyorum.

Beşiktaş gergin başlar diye düşünüyordum ama gayet rahattı. Özellikle Yunus Özmusul hakikaten bu sezonun en değerli transferi olmaya doğru gidecek gibi. Kalecilerin transferi çok daha kolaydır Avrupa'da, daha dokuz maç var ve böyle oynarsa çok dikkat çeker. Eksikler bayağı sıkıntılı oldu, orası kesin. Uğur alıştığından fazla süre aldı, hem de en üst seviyede. Ninceviç olsa, Uğur'u da ekonomik kullanma şansı olsa, Müfit hoca oradan daha çok ekmek yerdi bence. Erwin Perez'in erken iki dakika alması ve Barabaş-Nikceviç ikilisi ritme girince Yunus yetmedi, hücumsa Corrales'in absürt performansından dolayı etkin olamadı.

İkinci yarının erken kopmaması biraz mucize gibiydi zaten. İlk 30 dakikada 6 gol atmış bir takım için bence takdire şayan bir mücadele çıkardı Beşiktaş.

Grupta dikkatimi çeken, Kolding'in Flensburg'a attığı fark. Hızlıca bakınca, Danimarka şampiyonunun Flensburg'un hücumlarını bayağı haşat ettiğini gördüm. Kaldı ki skora bakınca görülüyor zaten. Özellikle Kim Andersson füzelerine devam ediyor, ki bence kesinlikle ön tarafa ayakları çabuk bir oyuncunun konacağı 5-1 savunma en mantıklısı olacak. Çünkü pivot genellikle ona pozisyon açıyor ve bamgüm zamanlarına geri dönmüş gibi görünüyor Andersson. Yine Kasper Hvidt de harika bir kaleci performansı çıkarmış. Dileyelim Pazar günü öyle olmasın. Ama şanssızlık, acayip formda geliyorlar.

Grubun diğer maçında Alingsas zaten resmi sitesinden bile “acaba bizim çocuklar Karabatiç'i tutabilecek mi?” diye haber yapmıştı, cevabı hayır oldu. Geçelim.

Haftanın bir başka saçma skorunda yine Almanya var. Prvo deplasmanından iki farklı mağlubiyetle dönen Kiel, sadece gençlerden oluşan bir proje takımına karşı neden sadece 25 gol atabildiğinin analizini nasıl yapacak göreceğiz. Yine de ben bu beklenmedik mağlubiyetin grubu değiştireceğini düşünmüyorum. Tabii ikinci maçlarda La Rioja ilk maçta Brest karşısında attığı gibi gibi 40 gole yakın giderse Kiel üçüncü maçlara can havliyle girebilir. Makedonya deplasmanından geçen sezonun intikamını 5 farkla alan PSG'de nasıl olgunlaştığını gösterdi.

Haftanın en keyifli maçının oynandığı Celje-Metalurg maçından haftanın adamı çıktı. Momir İliç de 11 gol atmış ama Dibirov takımı tek farkla kazanırken, hem de deplasmanda yaptı o işi. Metalurg bu sene çok şey değiştirebilir. Sadece grupta da değil bence, üst turlarda da öyle. Montpellier “bence” güç kaybeden Löwen için test olmadı. 11 fark Löwen için iyi averaj aynı zamanda. Veszprem'inse Medvedi karşısında yediği 32 gol bence soru işareti doğurmalı.

Sezonun en iyi grubu D'de ise Kielce'nin bu sezonu ne kadar ciddiye aldığını en keyifli atmosferlerden biri olan Kadetten karşısında aldığı beş farklı galibiyetle gördük. Hentbolun Mourinho'su Duşabayev'in o kadrou bence çeyrek finale atması büyük iş olur. Ancak gruptan lider çıkma ihtimalleri olduğundan her şey mümkün. Hatta bu sene olmayacaksa ne zaman olacak? Fransa şampiyonu Dunkerque'in kendi evinde yenilerek başlaması benim için hayal kırıklığı olsa da, geçen sezon Löwen deplasmanından 31-31'le puan alan Zaporojye'nin Ukrayna'daki sıkıntılara rağmen yine dişli olacağını görmek iyi geldi.

Güzel başladık. Sinan Erdem'den devam edeceğiz. Bayram, Pazar, uzak dinlemeden, hentbolun en üst seviyesine çıkabilmiş Beşiktaş'ı izlemeye gelmeniz gerek. Ya da şöyle söyleyeyim, belki gol ya da asist yazılmayacak hanenize ama, Beşiktaş kazanırsa sizinle kazanacak. Romantize etmiş gibi gözüksem de, bu böyle.




27.09.2014

Beşiktaş bronz yumurtlayan tavuğu kesiyor.

Beşiktaş, bu sene Türkiye'yi seneler sonra ilk kez EHF Şampiyonlar Ligi'nde temsil edecek. Üstelik grubunda Barcelona ve Flensburg gibi hentbol ekolleri var. Türkiye'de hentbolun tanıtımı için bundan daha iyi bir fırsat olabilir mi? "Üç büyükler"den birinin Barcelona'yla oynayacağı bir turnuva. 1990'larda Efes'in basketbolda yarattığı gibi bir kitlesel desteği yaratma şansı var önünde. Ama, hayır. Maçlar Smartspor'da şifreli! Beşiktaş-Barcelona maçını elli kişi izlerse öp başına koy. Sen Beşiktaş olarak son on yılın sekizinde, son altı yılın tamamında şampiyon olmuşsun. Popülerlik bakımından hentbolda zaten rakibin yok. Bu ülkede hentbolun çekeceği ilgi, doğrudan neredeyse yalnızca sana yansıyacak. Hadi altın, gümüş olmasın da bronz yumurtlayan tavuk olsun. D-Smart'ın vereceği üç kuruş para için niye kesiyorsun? Daha bir on sene insanları peşine takabileceğin bir organizasyonu niye kitlelerden uzak tutuyorsun? Spor sevmezlik kısmını zaten geçtim -ona alıştık-, yöneticilik mantığı açısından da düpedüz aptallık bu. Şimdi diyecek ki, Wisla'nın maçlarını da Polonya'da şifreli Canal+ veriyor. Sen Polonya mısın? Tarihinde Dünya Şampiyonası finali, bir dolu da yarı finali mi var? Sen Dünya Şampiyonu'yla maçını tribünsüz Mersin salonunda oynatıp dalga konusu olan, şampiyon takımının salon bulana kadar akla karayı seçtiği bir ülkesin. Spor yapmıyorsun, dahası spor sevmiyorsun da. İnsanlar seyretsin diye reklamını yapman gereken bir organizasyonu paralı kanala satmak senin neyine? Gerçi, kime anlatıyorum, orası da ayrı konu.


22.09.2014

Şampiyonlar Ligi'ne Genel Önbakış - 2

              


B Grubu

Veszprem

Öncelikle, bu kadar zamandır böyle yatırım yapan, PSG'ye kadar en deli bütçelerin sahibi olarak görünen takımlardan Veszprem'in neden başarısız olduğunu açıklayayım; haritada bulamayacağın köye Laszlo Nagy'ı getirirsen, o adamdan hayır gelmez.

Geyik bir yana, ligde Pick Szeged tarafından her sene biraz daha zorlanan Veszprem, bu sene yine favorilerden biri olarak gelecek. Uluslararası oyuncu havuzu anlamında bence en iyi takım onlarda. Domestik oyuncu bazında kaliteyi de geçen seneki transferlerle yükseltmişlerdi zaten. Aliloviç, Ruesga-Ugalde-Chema, Jamali-İliç-Nagy gibi süperyıldız adamlara rağmen sadece bir şampiyonlar ligi dördüncülüğü aldılar. Bunun sebebi, "başarısızız, neden biraz daha oyuncu almayalım ki?" düşüncesiydi bence, ki şimdi takım oturdu. Tabii ki grupta Rhein-Neckar Löwen'le liderlik için çekişecekler ama bence oyuncu havuzu çok daha kaliteli Almanlara göre.

Lider çıkmazlar da tuhaf bir takımla eşleşip yine Final Four'a gidemezlerse iyi gülerim artık.

Rhein Neckar Löwen

Aalborg'un koçu Nikolaj Jacobssen'i takımın başına getirdikten sonra yenilenme işlemeni giren Rhein Neckar Löwen hakikaten ciddi şekilde güç kaybetti. Takımın ruhu Roggisch'in emekli olması, Zarko Şeşum başta olmak üzere neredeyse bütün Balkanların takımdan ayrılması ve onların yerine alınan oyunculardan sadece Mads Mensah Larsen'in Şampiyonlar Ligi tecrübesine sahip olması bence profil olarak küçüldüklerini gösteriyor.

Ben Mensah Larsen'i çok severim. Büyük yatırımlı Kopenhag takımında çok gençti ve gereksiz sorumluluk yüklenmişti. Biraz geriye çekilip oyununu olgunlaştırdı ve şimdi Almanya'da. Baby Narcisse'in neler yapacağını göreceğiz. Onun dışında Uwe Gensheimer'den yine 75 gol ve üstü, Niklas Landin'den en az yüzde 40'lık kurtarış ve Myrtol'ün de içeride adam yemesini bekleyecekler ki aksi takdirde işler kötü noktaya gidebilir.

Veszprem'i geçemezler, ama ikinci olurlar.

Vardar

Geçen sezon Makedonya deplasmanı aslında Sparta deplasmanıydı. Giren oldu da, yara almadan çıkanı göremedik. Bu sezon Vardar geçen sezon gruptan çıkmanı getirisi olan şan ve şöhretle oldukça iyi transferler yaptı. Geçen sene içeride oynadıkları oyunun yarısını dışarıda oynayabilirlerse bence dördüncü sıradan kaçıp görece daha güçsüz bir takımla eşleşebilir ve çeyrek finale çıkma şansı yakalayabilirler.

Bireysel olarak oyunculara bakmak yersiz, anahtar deplasman maçları.

Montpellier

Şimdi, Montpellier'siz bir Şampiyonlar Ligi'ne ben şampiyonlar ligi demiyorum. Geçen sene demedim mesela.

Bu sezona galonlarca kan kaybederek başladılar desem yalan olmaz. Thierry Omeyer oynadığı her takımın yüzde 60'ıdır ve onu PSG'ye kaptırdılar. Venio Losert geçecek yerine. Yine de en azından tecrübeli oyuncuları tutmayı başlardılar. Özellikle Vid Kavticnik önderliğindeki Sloven grubu takımı çekecektir. Yine diğer tecrübeliler İssam Tej ve Michael Guigou'nun da ligi ne kadar iyi bildiğini düşünecek olursak, gruptan çıkmaları sürpriz olmayacak. Hatta ilk üç.

Aynı zamanda bu sezon artık Mathieu Grebille'den çok acayip şeyler bekliyorum. 23 yaşında oldu artık.

Celje

Bu sene Celje ile ilgili söylenebilecek tek şey sanıyorum yazık olacağı. Eski şampiyonlardan Slovenler fazlaca gençleştirdikleri kadroyla bence çok ileri gidemeyecekler.

Gasper Marguç'un kardeşi 96'lı Gal ve çok yakında büyük bir takıma gidecek olan İvan Slişkoviç'i izlemek gerek. Gerçi şöyle söylemek daha doğru olacak, 2-3 sene içerisinde büyük oyuncu olacak bu adamları tek tek izlemek ve not almak her hentbolseverin görevi olsun.

Gruptan çıkamayacaklar diye kenara atmayın. Proje takımı bunlar, yalnız bırakmayın.

Çehovski Medvedi

Nerede Konstantin İgropulo'nun oynadığı, içeride taraftar desteğiyle adam boğan Rus ayısı Medvedi, nerede şu anki Medvedi.

Her sezon takıma katkı yapabilecek oyuncu alıp "belki gruptan çıkabilirler" düşüncesi salmak yerine, tam tersini yapıp oyuncu kaybeden ve ligin orta kesimlerinden transfer yapan Medvedi'nin hikayesi değişiyor. Artık grupta averaj takımı olmaya doğru gidiyorlar ki, bu da Rus milli takımını ve Rus hentbolunu önümüzdeki dönemde biraz örseleyecek.

Ben onları grupta son sıraya, grup aşamasında ise izlenilirlik anlamında son sıralara yazıyorum.

Bu kadar.

10.09.2014

Şampiyonlar Ligi'ne Genel Önbakış

               

Sırf Beşiktaş'ı yazacak halimiz yok. Tanıdık geldi diye diğerlerini çöpe atacak değilim. Zaten ayıptır söylemesi hepsiyle gönül bağım var, en yücesinden.

A Grubu

Kiel

Baştan söyleyeyim, Sparkassen Arena bence tarihin en klas salon isimlerinden biri.

Devam ediyorum.

Geçen sene Almanya şampiyonu oldular, ancak amaçları üç kupaydı. Pokal'i finalde, şampiyonlar ligini de yarı finalde kaybettiler. Ve tabii gaza geldiler. Sigurdsson ve Jallouz'u Barcelona'ya yollayıp (başları çok ağrıyacak) Canellas, Weinhold ve 2013 dünyada yılın en iyi hentbolcusu, aynı zamanda dünyanın en çok kazanan hentbolcusu (yıllık 1 milyon yoroya yakın) Domagoj Duvnjak aldılar. Weinhold'ün gelişi takımın savunmasına, Canellas zekasına, Duvnjak'sa kazanma alışkanlığına transfer oldu. Bayağı sağlamlar.

Bu grupta liderlik, direkt final four. Aşağısı mümkün değil.

PSG

Bunlar o kadar Qatar Investments parasıyla şampiyonlar liginde rezil olup, ligde de şampiyonluğu kaptırdılar ya, içimin yağları ne hale geldi anlatamam.

Geçen sene lig ve şampiyonlar liginin beraber gitmeyeceğini, kadroda tekil, pahalı yıldızlara değil de, derinliğe ihtiyaç duyduklarını anladıklarında, lige havlu atmış, şampiyonlar liginden elenmişlerdi. Enteresandır, çok iyi transferler yaptılar da, havuz bi kişi eksildi. Niye anlamadım.

Takımı Fransa Milli Takımı haline getirdiler. Barachet, Accambray ve tarihin en iyi kalecisi Omeyer takıma katıldı. Şimdi, savunmaya çok fazla abanmanın alemi yok, nasılsa sezon boyu gelen topların yüzde kırkını çıkaracak adam var.

Hücumdaysa kanatta Abalo-Csasar ve içeride Vori-Gunnarson var. Artık oyun kurucu pozisyonunda da Barrachet-Narcisse-Kopljar-Hansen-Honrubia rotasyonu var. Ama bençte de Phillipe Gardent var :(

Ayıp olmasın, böyle kadro kurup takımın başına Anadolu takımında bir kez kupa kazanmış teknik adam getirirsen olmaz. Olmadı.

Bu sene belki Les Bleus kafasıyla az daha ilerlerler, ama final four kuraya bağlı. Sanmam.

NaturHouse La Rioja

Biraz geçmişe gidelim, İspanya Ligi ASOBAL battı. Barcelona tek kaldı. Tüm İspanyollar kaçtı, Naturhouse La Rioja giden tüm ikinci sınıf İspanyolları toplayabilen tek takım. Biraz finansal durumu toplamışlar ki, Kolding'den Albert Rocas'ı geri getirmişler. Seyircileri iyi, iç sahada sorun çıkarırlar.

Tek sorun, çok dar kadro, çok az yıldız. Eğer şampiyonlar liginde bir takım üçüncü olacaksa, o takımın çeyrek finale gitme ihtimali olmalı. Ama bunların yok.

O yüzden üçüncü olabilirler mi, çok emin değilim. Deplasmanda maç kazanma konunsunda sıkıntı yaşarlar.

Metalurg

Şimdi, geçen sene iki Makedon takımının iç sahada herkesi öldürüp gruptan çıkmaları sürprizdi. Daha büyük sürpriz, bu takımların aynısını bu sezon yapabilmeleri ve aynı şekilde gruptan çıkabilmeleri olur. Ancak Vardar'a göre, Metalurg'un durumu daha basit: Brest ve tecrübesi sıfır Prvo'yu geç, ilk dörde gir.

İç saha hakikaten cehennem. Böyle klişeye lanet olsun ama, Makedonya deplasmanında hentbol oynayacağıma, Almanya karşısında San Marino stoperi olmayı tercih edebilirim. Bu sezon kadro daha geniş ve daha sert. İskandinav sertliği gibi değil ama gaza gelme ihtimali çok yüksek balkan oyuncularından oluşuyorlar. İlk dört tamam, üçü göreceğiz. Ama ilerleyebilmek için grup liderleriyle çapraz eşleşmekten kaçmak zorundalar. La Rioja en büyük hedefleri olur.

Prvo

Çook geniş kadro, çook yetenekli gençler, ki yarısı birkaç seneye milli takıma, oradan da Bundesliga'ya gider, ancak çook tecrübesizler.

Balkan ekolü Brest'i geçer, ancak Metalurg deplasmanında kaybederler, içeride yenseler de pek işe yaramaz. Bu kadar.


Brest

Yerel+Balkan takımı. Beşiktaşla aynı durumdalar. Çıkmaları zor, iç sahada alacakları galibiyetler çok kritik. Gruptan çıkma ihtimalleri bence Beşiktaş'tan daha az ama. Sona yazdım. Çok uğraşamam.


Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi Grubuna Önbakış


Attığım en kötü başlığa tıkladınız. Nasılsınız?

Reelde hentboldan fazla bahsetmiyorum. Yoksa Twitter üzerinde yaptığım gibi kimseyi ilgilendirmeyen bu spordan bahsetmeye çalışsam aynı "follower"lar gibi sağa sola kaçışacaklarından eminim. Blog yazmaya beraberce niyetlendiğimiz Şanlı Şevket Erbay ile konuşuruz yeri gelir, bazen Dağhan Irak. Ama biraz daha fazlasına ihtiyaç var şimdi.

Şampiyonlar Ligi kurası çekildiğinde Beşiktaş tarihinin en kritik senesi olduğunu düşünmüştüm. Yazın çok alakasız dakikada yaptığı transferlerden haklı olarak acayip heyecanlanıp benim yorumumu almak isteyen Berk Karahan başta, herkes Şampiyonlar Ligi'nin ne kadar yakın olduğunun farkındaydı. Kolay kura da cabası oldu zaten.

Umarım bu sefer ötelemeden, hiç değilse Şampiyonlar Ligi'ni yazabileceğim. Aşırı üşengeçlik nerede sistemi devralacak göreceğiz. Rakipleri tanıtayım diyorum. Gerçi oyunu bilmeyenleriniz de var ama, izledikçe artık.

Bi de Wael Jallouz.

Barcelona

Mantıklı herhangi bir takımın teknik kadrosunun "kimi grupta istemezsin" sorusuna vereceği üç cevaptan biridir Barcelona. Yıllarca hentbolla ilgili dikkat çeken tek tweet'im olan "Barcelona basketbol ve hentbol şubelerinin hocaları aynı isme sahip, Xavi Pascual ehehe" dışında herhangi bir şeye konu olmamışlardı. Şimdi olacaklar.

Darılmaca gücenmece yok. Seviye farkını anlatamam. Yıllardır final four oynayan bir takımdan puan çıkarmak çok mümkün değil. Şöyle bakmak lazım, hiç değilse tarihin en büyük üç oyuncusundan biri, Nikola Karabatiç'i canlı izleyeceğiz. İçeride Tolga ve Josip'i Noddesbo ve Sorhaindo hafif hırpalayacaktır. Onun dışında bundan 6-7 sene önce çift düşüp beni atışa sokan Ozan Arifoğlu Karabatiç veya Entrerrios'a karşı oynayacak Şampiyonlar Ligi'nde, ütopya gibi. 

Grubun lideri olarak çıkmaları çok yüksek ihtimal. Zira liglerinde ciddi bir rakip yok, bütün olay Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak bu sene onlar için. Ha son maç içeride olacak, oraya muhtemelen liderliği garantileyip gelirler ama hentbolda yedek kadro olayı yok. O kötü. 

Deplasman yapmak isteyenler için bulunmaz fırsat. Blaugrana bayağı klas salondur. 

Flensburg-Handewitt 

Bunun yolculuğu takıma biraz koyar. Danimarka sınırında zira. Almanya'da birkaç takım hariç, iyi hentbol takımları hep komünlerdedir. Zaten Karabatiç'in Kiel'den ayrılma sebebi de odur mesela. "Bu ne lan olimpiyat şampiyonu adamım köyde mi yaşayacağım" deyip ayrılmıştı. Haklıydı da.

Flensburg geçen senenin şampiyonu. Çok sürpriz bir şampiyonluktu. Hatta şöyle diyeyim, geçen sene futbolda Şampiyonlar Ligi'ni Leverkusen'in alması gibi. 

Bu sene takımdan Weinhold ayrıldı. Hem savunmada hem hücumda acayip katkı yapmıştı geçen sene. Ayrıca takımın iskeletinden üç İskandinav da ülkesine döndü; Knudsen, Rasmussen, Gustafsson.

Geçen sene Vranjes'in kenardaki ateşleyici varlığı, takımın Holger Glandorf başta olmak üzere tüm oyun kurucu kadrosunun savunma konusunda çok iyi olması ve fiziksel kaliteleri onlara başarı getirmişti. Yine sol kanatta dünyanın bence en iyilerinden Eggert'in performansı (78 gol) da cabası. Bu sezon da dört transferi yine İskandinavya'dan yaptılar ve en kısaları 1.97. Fiziksel olarak mücadele etmek mümkün olmaz.

Deplasmanda zaten mağlubiyeti yazarız da, iç sahada ben özellikle Ninçeviç'in bayağı sıkıntı çıkarabileceğini düşünüyorum. Hızlı hücumlar çok tehlikeli olabilir onlar için. 

Flensburg'u ikinci sıraya yazıyorum grupta. 

KIF Kolding Kobenhavn

Beş sene sonra geçen sene, çeşitli sponsorluk ve takım birleşmeleriyle Danimarka başkentine şampiyonluk taşımış takım kendileri. Klasik İskandinav takımlarına yakın, ayıboğan. 

Takımda üç büyük efsane var; Bo Spellerberg, Kim Andersson ve Lars Jorgensen. Maç kazandıracak adamlar bunlar. Gerisi için fizik itibariyle her biri bir Josip denebilir. Özellikle Almanya'ya benzer iç saha maçları, hentbolda ne zaman baskı kuracağını bilen seyircisi ve tecrübesiyle bayağı ciddi sıkıntı olacaklar. 

Burada bocalayabilirler ama. Mesela geçen sene Makedon Metalurg'u içeride hiçbir deplasman takımı yenemedi. Çünkü hentbol seyircisi fanatiklere pek alışkın değil. O açıdan biraz olsun umut var burası için.

Wisla Plock

Her şey olaydı da, açılış maçı Polonya deplasmanında olmayaydı. Deli atmosfer oluyor.

Şampiyonlar Ligi'nde takımları iyi olmayan ama deplasmanı zor olan üç yer var. İlki Makedonya, ikincisi Polonya, üçüncüsü de Kadetten. Buralarda lige başlamak hoş değil. Kaldı ki, bu seneki kadrosu fazlaca derin Wisla Plock'un. Manolo Cadenas'ın antrenörlüğe gelişiyile eskiden beraber çalışmış olduğu İspanyolları takıma enjekte ettiler. Polonya milli takımından fazlaca oyuncular var. Yine ayıracak olursak, Romanya efsanesi diyebileceğimiz Ghioanea ve geçen sene kapanan Atletico Madrid'den geri dönen Jurkiewicz maç kazandıran adamlar.

Ben buranın deplasmanından yenilmemeyi umardım, ancak ilk maç çok sorunlu. ikinci maç olsa beraberlik derdim. Diyemiyorum. İçeride alınması lazım zaten.

Alingsas

Baştan söyleyeyim, "alingsos" diye okunuyor. İç sesinizi ona göre ayarlayın. Devam ediyorum.

Milli takımı büyük, ligi küçük sayılabilecek bir ülkenin son şampiyonu. Sayfalarını inceleyene kadar herhangi bir fikrim yoktu, şimdi anladım ki proje takımı bunlar. Takımın yarısı 95-97 jenerasyonundan. Bi 3 seneye halter basıp adam yiyecekleri aşikar. Tabii transfer olmazlarsa. 

İçeride dışarıda galibiyet. Alın size gruptan çıkma anahtarı. Tamamı İsveçli, Şampiyonlar Ligi tecrübesi olmayan, hatta Ninçeviç'in geçen sene oynadığı Avrupa maçı sayısını hayatında görmemiş adamlar bulunan Alingsas'ı iki maçta da yenmek tek çözüm. 

Hedef gösteriyorum.

Beşiktaş

Yukarıda da dediğim gibi, bu sezon en büyük şanstı, o şans sonunda değerlendirildi. Hentbolsever bi adam olarak ne kadar teşekkür etsem az.

Daha önce gruptan iki galibiyet bir beraberlikle Saray-Bosna çıkmış. Olmaz mı, aslında olur gibi. Ama bu sefer yetmez. Şöyle anlatayım; o grupta üç büyük takım, alttaki üç küçük takımı ezmiş. Kendi içlerinde yaptıkları maçlarda da en iyi küçük takım Saray-Bosna olmuş, dördüncü çıkmış. Burada maalesef öyle bir şey yok. Bence Barcelona birinci kategori, Flensburg bir buçukuncu kategori, Wisla Plock ve Kolding iki buçukuncu kategori takımları. O yüzden gereksiz bir denge var. Yani çıkmak için üç galibiyet bir beraberlik en düşük hedef, hatta belki de yetmez. Neyse, daha mühim sorularım var

Şimdi;

- Maçlar nerede oynanacak? Sinan Erdem ve Ankara deniyordu en son. Ankara olursa galonlarca inciri berbat etmiş olacağız. O kadar.

- Hedef ne olacak? Takım başarılı. Bitti. Buradan sonrası hedefin üzerine çıkmaktır, başarısızlık diye bir şey olmaz. Beşiktaş bütün maçlarını kaybetse de kimsenin gıkı çıkmaz. 3 sene üst üste gruplara kalınsın, sonra grupta ilk dört hedfiyle başlarız. 

- Seyirci olacak mı? Gerçi ilk soru cevaplanmadan nerede vereceğiz bunun cevabını da, oldu da Sinan Erdem ayarlandı. N'olacak?

Ben heyecanlandım. Blogun üstündeki ölü toprağını da attım. Bu sene Şampiyonlar Ligi'nin adresi bu blog. İddialı oldu, vazgeçtim. Üşengeç adamım.

6.09.2012

Robert Weber'den 360!



Toyota-Bundesliga'ya kötü başlayan Hamburg bu hafta Magdeburg deplasmanında son saniye golüyle 29-28 kazanırken dikkatleri müthiş bir gol çekti. Üstteki vidyoda 1.04'te Robert Weber'in 360 golüne dikkat edin.

2012-13 Sezonu Transferleri #2

Dün erkek takımlarının transferlerini yazmıştık, bugün de dilerseniz EHF Kadınlar Şampiyonlar Ligi'ndeki ekiplerin transferlerine şöyle bir göz atalım.

A Grubu 

Oltchim Valcea

Gelenler: Amandine Leynaud, Silvia Navarro, Nicoleta Safta, Katarina Bulatoviç, Allison Pineau, Cabral Barbosa.

Gidenler: Valentina Elisei (boşta), Yeliz Özel (Üsküdar Belediyesi), Oana Şoit (boşta), Melinda Geiger (boşta), Michaela Smedescu (boşta)

Randers

Gelenler: Ulrika Agren, Siraba Dembele, Macarena Aguilar, Sabine Rösengren.

Gidenler: Cuadrado Dehesa (boşta), Adriana Cardozo (boşta), Susann Möller (RK Krim), Nina Wörz (RK Krim)

Hypo Niederösterreich

Gelenler: Gorica Acimoviç, Mayara Moura.

Gidenler: Daniela Piedade (RK Krim).

B Grubu

Györi Audi ETO

Gelenler: Orsolya Herr, Dora Hornyak, Viktoria Redei Soos, Raphaelle Tervel.

Gidenler: Krisztina Barany (boşta), Ana Gros (Thüringer HC).

RK Krim Mercator

Gelenler: Gabriella Kain, Daniela Piedade, Susann Möller, Nina Wörz, Linnea Torstensson.

Gidenler: Andrea Seriç (boşta), İbolya Mehlmann (boşta), Kristina Bille (Larvik), Gorica Acimoviç (Hypo Niederösterreich)

RK Podravka Koprivnica

Gelenler: Anita Bulatt.

Gidenler: Yok.

C Grubu

Larvik

Gelenler: Kristina Bille, Gro Hammerseng*.

Gidenler: Amanda Kurtoviç (Viborg).

Dinamo Volgodrad

Gelenler: Yok.

Gidenler: Yok.

IK Savehof

Gelenler: Yok.

Gidenler: Yok.

D Grubu

ZRK Buducnost

Gelenler: Claudine Mendy, Jelena Zivkoviç, Katarina Jeziç, Katarina Bralo.

Gidenler: Katarina Bulatoviç (Olchim Valcea), Adriana Tacalie (boşta), Elena Gjorgjijevska (boşta), Dragana Cvijic (boşta).

Thüringer HC

Gelenler: Ana Gros, Anja Althaus, Mia Augustesen, Katarina Tomaşeviç.

Gidenler: İdalina Borges (boşta), Adriana Gava (boşta), Dagmara Stupariçova (boşta).

*: Gro Hammerseng geçtiğimiz yılı hamile olarak geçirdi, bu sezon büyük ihtimalle takıma dönecek.

5.09.2012

2012-13 Transfer Sezonu

Sene başında Avrupa Erkekler Hentbol Şampiyonası, sonrasında liglerin ve EHF kupalarının sonu ve son olarak da Lonrda 2012 ile birlikte, oldukça yoğun ve boğucu bir sezonu geride bıraktık. Yeni sezonun temposuysa bir öncekinden doyurucu olacak, daha şimdiden belli.

AG Kobenhavn'ın olimpiyat döneminde iflasını açıklaması, sonrasındaysa yeni bir sponsorla takımı dağıtmama kararı alması, İspanya Ligi'ndeki birçok kulübün ülkedeki ekonomik kriz sebebiyle iflasın eşiğine gelmesi ve yabancı oyuncularını kulüpte tutamaması, Alman devlerinin diğer ülkelerdeki krizi fırsata çevirip transfere girişmesi ve tabii ki Katar Spor Yatırımları'nın (QSI) Paris Saint Germain'i satın alması, dengeleri bayağı bir dağıttı. Dilerseniz kısa kısa bakalım EHF Erkekler Şampiyonlar Ligi takımlarının yaptıkları transferlere.

Montpellier

Gelenler: Cristian Malmagro, Erlend Mamelund, Petar Metliçiç.

Gidenler: Samuel Honrubia (PSG), Remi Salou (Tremblay), Richard Stochl (Çehovski Medvedi), Mladen Bojinoviç (PSG). 

Chambery Savoie

Gelenler: Bertrand Gille, Guillaume Gille, Kevynn Nyokas, Marko Paniç.

Gidenler: Xavier Barrachet (Atletico Madrid), Benjamin Massot (Billere), Phillipe Gardent (Antrenör-PSG)


Barcelona 


Gelenler: Arpad Sterbik, Eduardo Gurbindo, Martin Stranovski, Angel Montoro.

Gidenler: Konstantin İgropulo (Fücshe Berlin), Laszlo Nagy (Veszprem), Cristian Ugalde (Veszprem), Marco Antonio Oneto (Veszprem).



Atletico Madrid

Gelenler: Magnus Dahl, Xavier Barrachet, Jakov Gojun, İvano Baliç, Josep Masachs

Gidenler: Arpad Sterbik (Barcelona), İsaias Guardiola (Boşta), Didier Dinart (PSG).


Reale Ademar Leon

Gelenler: Juan Castro, Raul Nantes, Iñaki MalumbresManolo Cadenas (coach), Vladimir Vranješ Matej Asanin, Faruk Vražalić, Djordje Golubovic.

Gidenler: Dalibor Cutura (Constanta), Venio Losert (Kolding), Martin Stranovski (Barcelona), Denis Krivoyliçkov (Emekli oldu).




Veszprem

Gelenler: Cristian Ugalde, Chema Rodriguez, Marco Oneto, Laszlo Nagy, İman Cemali.

Gidenler: Vedran Hud (Boşta), Otto Kancel (Boşta), Marko Vujin (Kiel), David Korazija (Boşta).


Kobenhavn

Gelenler: Carlos Prieto, Kim Andersson, Frederik Petersen.

Gidenler: Mikkel Hansen (PSG), Rene Toft Hansen (Kiel), Cristian Malmagro (Montpellier), Gudjon Valur Sigurdsson (Kiel), Arnor Atlason (Flensburg Handewitt), Niklas Ekberg (Kiel) .

Füchse Berlin

Gelenler: Konstantin İgropulo, Borge Lund.

Gidenler: Alex Pettersson (Rhein Neckar Löwen), Jon Stenbacken (MT Melsungen)

Flensburg Handewitt

Gelenler: Steffen Weinhold, Maik Machulla, Arnor Atlason.

Gidenler: Lars Bastian ( Henstedt), Viktor Szilagyi (Bergischer), Tamas Mocsai (Hannover)


THW Kiel

Gelenler: Marko Vujin, Patrik Wiencek, Rene Toft Hansen, Gudjon Valur Sigurdsson, Niklas Ekberg.

Gidenler: Tobi Rechmann (Wetzlar), Henrik Lundström (Redbergslids), Kim Andersson (Kobenhavn), Daniel Kubeş (Melsungen), Milutin Dragiçeviç (Constanta).

KS Vive Targi Kielce

Gelenler: Karol Bielecki, Krzysztof Lijevski.

Gidenler: Yok.




PSG*

Gelenler: Samuel Honrubia, Antonio Garcia, Didier Dinart, Marko Kopljar, Mikkel Hansen, Luc Abalo.

Gidenler: Kevynn Nyokas (Chambery Savoie).


*: PSG bu sezon şampiyonlar liginde yok. 

16.08.2012

Yine Yeni Yeniden

En son yazıyı ta 9 ay önce girmişiz bloga iyi mi... Artık toparlanma vaktidir.

Efenim malumaliniz, Londra 2012'yi geride bıraktık. Gördüğüm kadarıyla ABD medyasından ev sahibi Britlere, futbolseverlerden günümüz sporseverlerine kadar herkes hoşlandı Londra'daki hentbol turnuvalarından. Tabii ki işin içinde olimpiyat olunca normalde "futbolun elle oynananı o di mi?" sorusu soranlar bile "Hansen çok büyük topçu" geyiklerine girdiler. Aman ne güzel.

Yıllardır diyorum, hentbol dünyanın en güzel oyunu. Ha izlemesi oynaması kadar zevkli değildir, kabul, ama büyük keyiftir yine de. Londra'da bunu görenler oldu neyse ki. Misal ABD'nin önemli bloglarından, hatta artık site demek lazım, grantland.com'un başeditörü Bill Simmons "ya biz niye hentbol oynamıyoruz?" sorusunu sormuş. Gerçi sonrada 9 metre çizgisinin gerisinde atılan şutlar 2 sayılmalı, 2 dakika cezası için buz hokeyindeki gibi kafes olmalı falan gibi fazla Amerikan işlere girişmiş ama, olsun.

Britanya'da çok güzel bir atmosfer vardı bir kere, onu söyleyeyim. Copper Box sürekli doluydu, başeditörüm sayın Şanlı Şevket Erbay'ın da anlattığı üzre dev ekranlara falan da bol bol yansıtmışlar hentbolu. Tabii takımları rezaletti, fakat keyif almasını bildiler.

Hentbol hep vardı. Vardı ama böyle değildi. Yayın yoktu bir kere. Şimdi istediğin ligi, istediğin siteye girip izleyebiliyorsun. Paralar bu kadar feci değildi. Artık basketbol seviyesine çıktı yıllık ücretler. Şampiyonalar da bu kadar göz önünde değildi. Şimdi izlemeyeni dövüyorlar.

Transferler coştu, ligler kızıştı ve en önemlisi, şampiyonlar liginin seviyesi çok acayip bir yere geldi artık. Sponsordan sahanın mavisini göremeyeceğiz yakında. Hentbol büyüyor. Londra 2012'nin de katkısı yadsınamaz.

Madem hentbola uyandı dünya, madem yeni sezon çok güzel olacak, o zaman bu geri dönüş yazısı olsun. Sezon boyunca da blog canlı tutulsun. Ajde.

13.12.2011

Tarihin eşiğindeki Angola

Dünya Kadınlar Hentbol Şampiyonası'nda bu yazının yazıldığı günün ertesinde çeyrek final maçları var. Brezilya'daki organizasyonda son sekize giren takımlardan ikisi Avrupa kıtası dışından: Evsahibi Brezilya ve Angola. Daha önceki 19 şampiyonada yalnızca iki kez (2005, 2007) yaşanan bu durumun bir farklı noktası da, Avrupa'ya karşı isyan bayrağını açanların başında gelen Kore'nin bu iki takım arasında olmaması.

Portekizce konuşan iki çeyrek finalistin Afrika'dan geleni Angola, 2007'de Kore ile birlikte çeyrek finale çıkmış, ama Almanya'ya kaybetmişti. Bu kez Kore'yi devirerek son sekize kaldılar ve karşılarında Danimarka var.

Angola, son 20 yıl içinde hentbolda sürekli yükselerek kıtasının tek hakimi olmanın yanında, dünya hentbolunda da önemli yerlere gelen bir ekip. 1990'dan beri oynadıkları Dünya Şampiyonası'nda ve Atlanta'dan itibaren yer aldıkları olimpiyat arenasında ciddi bir tecrübe edindiler. Şimdi sıra bir sonraki aşamaya geldi: Yarı final.

Takımın çalıştırıcısı Vivaldo Eduardo, korkmaları için hiç bir sebep olmadığının altını çiziyor. Son maçta sakatlanan takımın en önemli kozu Marcelina Kiala, Danimarka karşısındaki zorlu çeyrek final maçında oynayamazsa Angola adına işler çok güçleşecek, ama çeyrek final haberinden sonra Luanda'dan kalkıp takıma destek için Sao Paulo'ya gelen Spor Bakanı Gonçalves'in ziyareti Afrika şampiyonunu havaya sokmuş durumda...

Angola, 2000'li yıllardaki dikkat çekici yükselişiyle bir kaç oyuncusunu Fransa Ligi'ne yollamıştı. Ama şimdi takımın tüm oyuncuları (Aviacao'da oynayan genç oyuncu Isabel Guialo hariç) ülkenin iki büyük kulübü Primero de Agosto ve Atletico Petroleos'ta oynuyor. Petrol işçilerinin takımı Petroleos'un, 1997'den beri Afrika Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanması, Afrika kıtasında kadın hentbolunda ülkenin rakipsizliğinin bir göstergesi. Bu yıl finalde ezeli rakibi Primero de Agosto'yu uzatmada 35-32 yenen takım, üst üste 14. kez Şampiyonlar Ligi'nin zirvesinde yer aldı. Petroleos'u zirveye taşıyanlar, Marcelina ve kardeşi Luisa Kiala, milli takımın da en önemli silahları arasında...

Aslında Angola'da hentbol liginde oynayan takım sayısı sadece yedi, profesyonel oyuncusu sayısı ise 150 civarında. Ama oyunculara eskiye oranla çok daha iyi para veriliyor. takımını Sao Paulo'da takip eden spor gazetecisi Geraldo Quinio Ambrosio, AP muhabirine "İyi oyuncularımızın Fransa'dan dönme sebebi bu. Artık Luanda'da ailelerinin yanındayken de iyi kazanabiliyorlar" diye açıklıyor yeni dönemi.

SON MAÇI KAZANDILAR
Angola, çeyrek finalde hızla eski gücüne dönme işaretleri veren Danimarka ile kozlarını paylaşacak. İki takımın daha önceki 5 maçlarında ilginç bir görüntü var. 1990'da Afrika ekibinin ilk katıldığı şampiyonada 22-7 ile gülen Danimarka'ya karşı her maçta biraz daha seviyesini yükseltip farkı kapatan Angola, iki yıl önce Çin'deki şampiyonada rakibini 28-23 devirme başarısı göstermişti. Bu maçın psikolojik etkisi, çeyrek finalde Angola'ya bir parça yardımcı olabilir. İki takım arasındaki şampiyona maçlarında alınan sonuçlar şöyle:

1990 DŞ: Danimarka-Angola: 22-7
1999 DŞ: Danimarka-Angola: 31-12
2001 DŞ: Danimarka-Angola: 30-18
2004 Olimpiyat: Danimarka-Angola: 30-22
2009 DŞ: Angola-Danimarka: 28-23

TAKTİKSEL KARŞILAŞTIRMA
Marcelina Kiala'ya göre savunmada ciddi açıklar veren Angola'nın en önemli sorunu hızlı hücumlar olacak. Turnuvanın açık ara en iyi hızlı hücumlarını yapan Vikingler, attığı tüm gollerin neredeyse yüzde 40'ını (63 gol) hızlı hücumlarda buldu. Afrika şampiyonu, rakibini mümkün olduğunca sete sette göğüslemeye çalışacak. 6 maçta blokladıkları 29 şut ile sete sette iyi bir görüntü veren Angola, hücumda ise daha çok kanatları kullanacak. Kanattaki kilit isimlerden biri olan Natalia'nın bileğindeki sakatlık ise önemli bir sorun.

Son maçında Japonya'yı güç bela yenen Danimarka'da kalecilerin performansı ise parmak ısırtıyor. Toplamda 6 maçta 91 kurtarış yapan Danimarkalı kaleciler, maç başına 15 kurtarış gibi müthiş bir ortalama tutturdu. Ancak oynadıkları takımların hücum gücüne baktığımızda Hırvatistan ve İsveç dışında sıkı bir bombardıman ile karşı karşıya kalmadıkları da görülüyor.

Şampiyonanın en ilginç maçlarından biri olan Angola-Danimarka, 14 Aralık Çarşamba günü TSİ 19.30'da oynanacak.

10.12.2011

Dünya Şampiyonası'nda İlk Tur Tamamlandı



2011 Dünya Kadınlar Hentbol Şampiyonası'nda grup maçlarını geride bıraktık. Atmosfer açısından çok bir şey vaadetmese de, oynanan oyunla keyif verdi turnuva şu ana kadar. Şevket Furkan Erbay (cekoslovak) ile de Twitter üzerinden yaptığımız muhabbette aynı şeyden dert yandık: "Sen Brezilya'sın, konu hentbolsa küçük düşün. Ne işin var o kadar büyük salonlarla?" Halbuki daha ufak ve daha iyi atmosfer oluşturabilecek salonlar kullanılsaydı ya...

İlk turu kısaca grup grup değerlendirelim madem.

A Grubu'nda her şey çok olağandışı başladı. Turnuvanın ölüm grubu olduğu zaten kuralar sonrasında gayet açık ve net olan grubun ilk maçlarında önce İzlanda favori olmasa da plase takımlardan olan Karadağ'ı yendi, ardından Almanya şampiyonluk adaylarından Norveç'i geçti 3 farkla. Sonrasında tabii ki ilk maç şoklarını bir kenara bıraktık ve çoğu maçta kağıt üzerindeki favoriler istediklerini aldılar, ta ki dördüncü ve beşince maçlara kadar... O noktaya kadar gayet iyi giden Almanya önce İzlanda'ya 6 farkla, ardından da son maçta Angola'ya 3 farkla yenildi ve grup liderini yenmesine karşın grupta beşinci olarak elendi. Sadece bu grubun değil, turnuvanın da en büyük sürprizi bu durum şimdiye kadar. Gruptan çıkanlar sırasıyla Norveç, Angola, Karadağ ve İzlanda olurken, Almanya ve Çin turnuvaya veda etti. Bu arada ufak bir not, Almanya Dünya Şampiyonaları tarihinde ilk kez grup aşamasını geçemedi.

B Grubu'nda büyük bir sürpriz yok. Rusya grubun favorisiydi ve beşte beş yaparak liderliği aldı. Özellikle Güney Kore'ye 15 fark atmaları, İspanya'yı rahat geçmeleri ve hücumdaki harika performanslarıyla şu anda sanıyorum en büyük şampiyonluk adayı konumuna yükseldiler grup aşaması sonrasında. İlk üçün zaten bellli olduğu, dördüncü sırayı alacak takımın merak edildiği bir gruptu B Grubu. "Kazakistan mı, yoksa milli takımımızı Play-Off'ta geçerek turnuvaya kalan genç Hollanda mı?" sorusunun cevabıysa Hollanda oldu. Özellikle 19 yaşındaki, son 19 Yaş Altı Avrupa Kadınlar Hentbol Şampiyonası'nı gol kralı olarak tamamlayan Oldenburglu Lois Abbingh'in harika performansıyla gruptan çıkmayı başardılar.  Kazakistan ve Avustralya bu grubun elenenleri oldular.

C Grubu ise ev sahibinin grubuydu. Brezilya'nın kendi evinde neler yapabileceği merak ediliyordu açıkçası. Gruptan çıkmaları kimseyi şaşırtmadı da, beşte beşle liderliği almaları, Fransa'yı 4, Romanya'yı 6 farkla yenmiş olmaları, çok iyi hücum etmeleri beklenenin dışındaydı. Yine kura sonrasında gruptan çıkması beklenen üç takım vardı ve o üç takım, Brezilya, Fransa ve Romanya, gruptan ilk üçte çıktılar. Dördüncü sıra için kapışan Tunus ve Japonya ikilisinin galibi ise müthiş bir maç sonrasında Tunus'u 32-31 geçen Japonya oldu. Küba ise beklendiği gibi, grup sonunculuğundan kurtulamadı.

D Grubu Danimarka-İsveç kapışmasına sahne oldu. Aslında kuralar sonrasında en kolay grup olduğu açıktı. Hentbol topu görse "Yalnız bununla futbol oynanmaz, küçük bu" diyecek Uruguaylı ve Arjantinli ablalarımızın eleneceği açıktı. Angola sonrasında D Grubu'nu dördüncü olarak bitiren Fildişi Sahilleri, Kara Kıta'nın diğer temsilcisi oldu ikinci turda. İlk kez Dünya Şampiyonası'nda gruptan çıktıklarını da belirtmek lazım. Grubun en önemli noktası ise turnuva öncesindeki en ciddi hazırlık turnuvası olan Mobelringen Kupası'nda iyi performans göstererek buraya gelen İsveç'in Hırvatistan'a ikinciliği kaptırmasıydı.

İkinci tur eşleşmeleri şöyle:


Son 16Çeyrek FinalYarı FinalFinal
Aralık 11
 Rusya
Aralık 14
 İzlanda
Aralık 11
 İsveç
Aralık 16
 Fransa
Aralık 11
 G. Kore
Aralık 14
 Angola
Aralık 11
 Danimarka
Aralık 18
 Japonya
Aralık 12
 Romanya
Aralık 14
 Hırvatistan
Aralık 12
 Norv
Aralık 16
 Hollanda
Aralık 12
Third place
 Karadağ
Aralık 14Aralık 18
 İspanya
Aralık 12
 Brezilya
 Fildişi Sahilleri


Güney Kore - Angola, Romanya - Hırvatistan, Karadağ - İspanya eşleşmeleri güç dengesi açısından çok yakın eşleşmeler. Brezilya nereye kadar gidebilir, daha ne kadar bu gazla devam edebilir, hep birlikte göreceğiz.